Çarşamba, Aralık 30

düzenin düzensizliği

günlerdir direniyorum ; yazsam hayır yazmasam..
canım nasıl çekiyor sana yazmayı ama bir o kadarda yazasım yok.
ne diyeceğim ki..
ne anlatacağım..
çok şey..
hiç bir şey.. geçenlerde yazdığım yazıyı yayınlamıyorum belki başka zaman..
şimdi kısa kısa aklımdakileri döküveresim var..

dün babamı ne kadar özlediğimi fark ettim yine..
28 yaşıma gireceğim nerdeyse hatta 12 yıl bitmiş olacak çok yakında ben hala mızık mızık halindeyim..
hala kıskanıyorum baba kelimesini..
belkide inatla rakıdan zehirlendikten sonraki içemeyişim onun yüzündendir rakıyı..rakı+tütün baba kokusu bende..
beni hiç çıkarsız hiç sebepsiz hiç azalmadan belkide artarak seven ilk belkide tek erkek..
o sevgiyi özledim sanırım..uçsuz bucaksız..hesapsız ..bitceğinden korkmadan ..bir gün uyandığında gitmiş mi korkusu duymadan..bencillikse evet..ben babamı özledim..

sabah bir düğün resmi gördüm bozcaada da yapılmış..hayatımda ilk defa ama ilk defa evet bende burda evlenmek istiyorum dedim cidden ilk defa bir düğün içinde hayal edebildim kendimi..bu adanın üzerimdeki manyetik gücü nedir? neden adı bile anıldığında gözlerim maviye bulanıyor..bozcaada feribotunda 5 yaşında terliklerimizi sürüyerek oynadığımız saklambaçların mı etkisi var acaba hala..yoksaferibotta babamın sarhoş kafayla satın aldığı bir tepsi içiboşun kokusu mu var hala burnumda.neden bilinmez 28 yaşıma kadar yapmadığım bir şeyi yaptım ve orda evlenmenin nasıl mükemmel olabileceğini düşündüm...ama sadece düşündüm:)

bu arada yeni yıl yazısını yarın yazacağım geçen sene yaptığım gibi..

düzen bunalımı yaşayacağım 3-4 ay kadar.annem yaklaşık 4 aylığına yanıma geliyor.Kendisi kış aylarını yalnız geçirmeyi pek sevmiyor..bu konu bu kadar.hem zevkli hem sıkıntılı günler beni beklıyor.

çok bunaldım fasulye ruhlu insanlardan..yoruldum da..artık sabrım tükenmeye yüz tuttu.belkide bu yüzden yazasım yok aslında.yazarsam dilimin olmayan kemiği gibi parmaklarımda beynimden habersiz cümleler kuruveriyor ben bu kadar üzgün , yorgun ve hırçınken..huzurumu ruhumu ve neşemi kaçırmak için ellerinden geleni ardına koymayan bir grup insan var.yada birileri bilmiyorum.sürekli mailler-mesajlar geliyor..sevgilime,ilişkime kısaca tüm hayatıma müdahale eden,nutuklar çeken ,hodri meydan diyen mailler..ilk önce sinir oluyordum..sonraları önemsememeye görmemeye başladım.ama son gelenler hodri meydan diyenler asabımı bozmaklada kalmayıp sabrımı zorluyorlar...kimin canını bu kadar yaktım kime ne yaptım bilmiyorum..ben basit bir hayat isterken bunun için elimden geleni yaparken ne kadar karmaşıklaşabilirse o kadar bulanıyor durgun mavi sularım..
işin enterasan tarafı mutluyum..ve hiç olmadığım kadar huzurlu.birşeyler bir yerde ters bağlantı yapıyor ama nerde onu bulamıyorum.

şimdilik bu kadar mı...?

birşeyi sakın unutmayın..herşey emek istiyor.herşey sabır ve herşey güç istiyor en mükemmeli için bunu sakın unutmayın..ve beni dinleyin,inandığınız sesin peşinden gitmekten hiç vazgeçmeyin sesi duyamayana kadar..her karar ikiye ayrılacak önümüzde..bizim doğrumuz hep bağırıyor aslında karşımızda , sadece biz biraz geç duyuyoruz..2010 un ilk dileği bu olsun..doğru sesi zamanında duyalım..

cambaz
sevgiler

Salı, Aralık 22

basit bu kadar basit..

Basit yaşayacaksın.


Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.


Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.


Basit bir öpücük yetecek sana;
basit sıcak bir öpücük
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.


Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu.


El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın,
atmaya kıyamadığın.


İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman
ve yola çıkman arasında geçen süre;
kısacık olacak
sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.


Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.


Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz aşk romanını.


Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.

Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.


Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
parmakların olacak en kıymetli çatalın.

Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.

İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.


Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir
“fa diyez”in mutluluğunu.


Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün


“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir “istemiyorum” diyebilmeye.

Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.

Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.


Basit yaşayacaksın, basit.

Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi

basit...


kimsenin veremediği basitlik değilmi tek istediğimiz....

Perşembe, Aralık 10

ve bir sertap erener daha...

Sorma bu ara şu halimi
Bu acıların hepsi mi daimi?
Yazık oldu her iki tarafa da
Şimdi sence daha iyi mi ?

Bir gün oldu , iki gün oldu, ay oldu ,yıl oldu ümitlere…
Unutmuyor gönlüm seni
Seviyor her gün her gece
Yoruldu, duruldu, kırıldı , vuruldu bir kaç kere…
Yazılıdır hepsi hikayede

Yok mu bir haber alan, yok mu gören?
Bu mudur adetin, bu mudur tören ?
Yaz ya da söyle, bulamadım böyle,
Neresi açık adresin, neresi yören ?