Pazartesi, Ocak 5

Ve bu yılın ilki


bu yılın ilk yazısını öylesine konusu böcüsü belli olmadan yazmak istedim..(böcü nedemek bilmiyorum ama ben günlük konuşma dilimde de kendimin bile bilmediği bir lugatı kullanırım)

bu belirsizliğe belkide 31 aralıktan beri çektiğim şiddetli bel ve bacak ağrısı sebeptir.hayat kalitem düştü demek az gelir aslında çünkü cidden canım yanıyor kas gevşetici ve ağrı kesiciler banamısın demiyor.hatta geçtiğimiz cuma günü voltarenin üzerine alkol bile aldım hemde sarhoş olana kadar ama hiç fayda etmedi.gece yattığımda hala ağrılarımın şiddeti aynı idi.evet tabiki doktora gittim canlarım.cuma gittiğim Amerikan H. deki sevgili doktorum MR çekilmesine karar verdi ve çektirdimde ..uff fena birşey dar dar gürültülü o makine delirtti beni..bugün sonuçları alacağım bakalım ne diyecek canım doktorum..bu arada kendisinin adını vererek reklamını yapacağım çünkü cidden pek bir beyefendi ve yardımsever kendileri.Serkan Uludağ..
uff valla neşem huzurum yok oldu yahu...
Yeni yıla nasıl girdimmmm?..önce valide hanımla güzel bir yemek yedim gece 00:00 'ı birlikte gördük kendisi ile sonrasında ben kendimi bir arkadaşımın davetinde buldum.Taksimdeki House Cafede belimin ağrısını unutamadığım güzel bir yeni yıl kutlamasıydı aslında..ama ertesi gün bol tepinmemin sancılarını şiddetle çektim..sanki biri sağ bacağımdaki damarları aşağıdan ve yukarıdan kısaltmış böle bacağımdaki damarlar uzun bacaklarıma kısa geliyor hissi ile yaşıyorum.

Ayıptır söylemesi yeni aldığım battal boy yatağım geceleri dar geliyor..dön dön kendime uygun bir yer bulamıyor koca yatakta:(
o çok sevdiğim topuklu ayakkabılarımı rafa kaldırdım:( düz düz ne bulursam giyiyorum sinir oluyorum o yüzden her sabah off bugün ne giysem krizi baş gösteriyor ..bütün arkadşlarımı ihmal ettim.böceğin babası küs bana..asudem desen özledim çok özledim...
uff bu şikayetçi kişiliğimin sebebini ben biliyorum aslında..10 ocakta uzak yollardan gelenler ile biter diye ümid ediyorum :)yada sanırım artık hasta olmaya tahamülüm kalmadı..
aslına bakarsanız bu halim 1 ocak sabahı bilkentli 7 gençin öyküsü ile başladı:(yazacak kelime bulamıyorum.uzun zamandır başkalarının başına gelmiş bir olaya bu kadar üzülmemiş bu kadar ağlamamıştım.biraz taş kalpli olmaktanda mutluydum aslına bakarsanız..ama bunlar..o ablaların kardeşlerin apartman önündeki çığlıkları..
hayatta kimseye beddua etmedim ama aklıma gelen tüm bedduları sıraladığım o pislik müdür bozuntusu herifin söylediklerine hala söyleyecek tek kelime söz bulamıyorum küfür etmekten başka...tut ki çıplaktılar tut ki sevişiyorlardı tut ki sana göre zina bize göre dünyanın en özgür en güzel en özel duygusunu aşkı yaşıyorlardı...bu yaşadıkları yinede ölümü getirmelimiydi?herşeyden önce sanane bizene nasıl ve ne halde bulundukları..kimi neden ilgilendirsinki...senki memurlarının neden kontrol etmeden gitmelerine bizim görev tanımımız dışında derken ,görev tanımınız o gençlerin nasıl bulunduklarını nasıl kapsar?nasıl ilgilendirir? Senin Allahın ölünün arkasından konuşmayı mübah mı görüyor? ölüye saygıyı hiçe mi sanıyor?Ya görevi ihmali? hiç sanmıyorum....ve madem senin inandığın bu kadar acımasız ben seni benim inandığıma değil senin inandığına havale ediyorum...
yazıya nasıl başladım nerelere geldim farkındayım..hatta kullandığım görsel tam kel alaka oldu ama idare ediverin artık...
sevgiler
cambaz...
P.S. ? :ömrüm senin
cambaz:seni seviyorummmmmm...ömrün senin olsun ama bensiz geçmesin ,benimkide sensiz..
soru işaretleri son bulacak ama şimdi değil..tahmin ettiğiniz kişidir belki...